Ve kul innî enen nezîrul mubîn(mubînu).
Allahû Tealâ hiçbir devrede, hiçbir kavme resûl olmayan bir nezir göndermemiştir.
Bütün nezirler aynı zamanda müjdeleyicidir.
Bütün nezirler aynı zamanda resûldür.
Bütün nezirler, nebî değildir.
Bütün nebîler aynı zamanda resûldür aynı zamanda da mutlaka nezirdir.
Bütün nebîler (peygamberler) aynı zamanda mutlaka resûldürler, risaletle görevlendirilmişlerdir, kendilerine açıklama emri gelmiştir. Aynı zamanda nezirdirler.
Nezirler, âmenû olanları müjdelemekle, diğerlerini de uyarmakla görevlidirler. Kim âmenû olmuşsa, Allah'a ulaşmayı dilemişse o mutlaka cennet müjdesine muhatap olmuştur. Kim de Allah'a ulaşmayı dilemiyorsa Allah'a ulaşmayı dileyerek âmenû olması ve cennete girmesi için uyarılır. Bütün nezirler mutlaka müjdeleyici ve uyarıcıdırlar.
67/MULK-8:
Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun). (Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.
67/MULK-9:
Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin). Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”
67/MULK-10:
Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri). Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.
Cehenneme girenlere: “Size nezir gelmedi mi?” diye sorulacaktır. Çünkü uyarılmayanların, aralarında resûl bulunmayanların cehenneme gitmesi söz konusu değildir. Nezirler Allah'ın kendilerine emrettiği şeyleri söylemişler ve insanları en güzele ulaştırmak için varedilmişlerdir. Ne zaman Allah'ın bir neziri, içinde bulunduğu kavme Allahû Tealâ tarafından vazifeli kılındığını söyleyip açıklamada bulunmuşsa reddedilmiştir. İnsanlar, bu nezir için dalâlette olduğunu, şeytandan ilham aldığını ve deli olduğunu söylerler. İnsanların büyük çoğunluğu şeytanın kontrolünde oldukları için Allah'ın resûllerini, Allah'ın nezirlerini mutlaka reddetmişlerdir.
Çeşitli âyet-i kerimelerde Allahû Tealâ, aynı olayları hep anlatmış, “Biz bütün kavimlerde ahlâksızları, zorbaları hakim kılarız.” buyurmuştur.
“Biz bütün kavimlerde Allah'ın yolunda olmayanları birbirine dost kıldık. Onları, kuvvetin sahibi yaptık zulümlerini rahatlıkla işleyebilsinler diye” diyor, Allahû Tealâ.
Bütün kavimlerde Allahû Tealâ'nın "el meleu" dediği ileri gelenler hep oluşmaktadır. Allahû Tealâ onları, kavme hakim kılmıştır. Peygamberler devrinde de Peygamber olmayan resûllerin devrinde de böyle olmuştur. Dünyanın %90'dan fazlası, Allah'ın cennetine girebilecek olan saadeti kazanamadan bu dünyadan gitmektedir.
Öyleyse resûl = nezirdir,
Fakat resûl = nebî değildir.
Bazı resûller nebî, ki azınlıktır bu, az sayıda nebî vardır. Hangi devirde Allahû Tealâ huzur namazının imamlığına bir nebî tayin etmişse, o kavmin dışındaki bütün kavimlerde gene Allah'ın resûlleri aynı devrede yaşamaktadırlar. Ama onlar nebî resûlün yani devrin imamının emrindedirler. Allahû Tealâ burada da Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Son Nebî, Son Nebî'nin Nezir olduğunu söylemektedir.